eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"

Bazen değişir dokusu, vurgusu, kurgusu hayatın; içinde yazmakta olduğun kaç(?) kişilik senaryonun kadrajından sıyrılır renkler; siyah-beyaz (ki onlar da renk değil mi) tümcelere bölünür kareler; ve sen öykündüğün o an'a, yalnızca o tek sahneye odaklanırsın. nedir o an? türbülansı olmayan bir odada sigarayı tutuşu belki birinin, çok alakasız bi' yerde söylediği bi' söz, gözünü iliştirdiği küllük, ya da elini başına götürürken yüzünün takındığı ifade... yetmez; içine kazıdığın yüzler tek bir silüete dönüşür yavaşça; ve o karenin aldığı şekiller geometrisi olmayan bir konveks dörtgene dönüşür; dairenin kapsadığı taralı y'alanla kesişir ve tanımsız düzlemlerde çakışır bütün kareler üstüste; yetişemezsin. susmanın coğrafyasında yeşiller de vardır hani; özlemenin haritasında açık ve koyu tonlara bürünen, yükseltisi arttıkça... ya da iki meridyen arası uzaklığın bir geceye eşit olduğu kıtalar... okyanus diplerinde med-cezir bakışlı balıklar ya da, albatros kuşlarının kendine yem aradığı takımadalar... hepsi ama hepsi sefildir işte artık, sadece o kareye ödünç verdiğin için içindeki ütopyayı...

Hani zamanın kendine dur diyemediğini hissettiğin o cılız sesler vardır; kulağına çalınır, çalınır ve sen artık...

"Bir intikam gibi saldırınca üstüne, yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın. sen artık buralarda duramazsın."

Kapı eşiklerinde bekleyen sızının kimyasını çözemezsin hiç; anahtar deliğinden bakmaya bile ürkersin ama o sızı; hep ordadır işte, heterojen bir çözelti halinde pıhtılaşmayı bekler. Her yerinde farklı dağılımlar gösterir kalbinin ama kalbin hala sol anahtarı şeklinde bekliyordur orda; yeni notalara güftelenmeyi. Ama hiç bilmezsin, duş altında ağlamaya teşebbüs ettiğin anda küvet deliğinden döne döne süzülüp gideceğini.. "notaları kurşunlanmış bir şarkıdır" artık yalnızlık ve o çözemediğin düğümlerin en kör noktasından kırılır hüzün, en küçük yapıtaşların bile reaksiyon vermez artık, susarsın;

"Artık sazın bağrı mı olur, kimsenin bilmediği bir ağrı mı, gider kendine gömülürsün. Yoksa bu şehir, bu sokaklar seni alır kullanır, seni alır kullanır. santim-santim çürürsün."

Akrep ve yelkovanın kendiyle aynada cebelleştiği sus zamanlar işte, pus talanlar... yaşamın geceyle vuruştuğu mikro(p)evrenin genetiğinde çift dizilimli rüyalar... hepsi bir kenara; sen tüm bu farkındalığın yakasına iliştirdiğin o sessiz harflerin kuy(t)usunda hiç bir sese -artık- hesap sormadan, boğazındaki düğümü çözmeye çalışırsın; hiç bir köprüye gerek duymadan...

"Bazen bir uçurum kalır, bazen de martıların ardından velvele koparan bir leş kalır, bir intihar gibi puşt olunca sevdalar. Sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar, susarsın; sen artık hiçbir sözü kaldıramazsın..."

susarsın, damla damla azalarak...

ve susmanın adı 1. tekil bir paragrafa dönüşür;

taramalı saat seslerinden bir sonat besteliyorum. eşlik et bana pencere kenarından. başının düştüğü yerlere es koyarım. sen bana bakma, ben bazen çok es koyarım. senin fısıltıya dönen sesinden başka söz istemem. tam şimdi kilometre kilometre atlıyorsun portelerimden.. elimde kalan tüm notalar kısa kesik yol çizgileri. es. es. es. bunlardan beste yapılır mı? ben yaparım. tüm enstrümanlara sustururum o es’leri. en çok da bir viyolonsele sustururum. insan sesine en yakın ses onunsa, insan sessizliğine en yakın “sus” da ona ait olsa gerek. bende şimdi bir gam. adı da la minör. balkona astım nemli gözleri kurusun diye. kurusun, uyusun da büyüsün diye. ninniler bile söyledim. kandıramadım. bende şimdi bir gam...

kaçmak var şimdi. o lacivert ülkeye...

çalar...gurbete kaçacağım-yeni türkü...

2 üvercinka:

ölümlülerin zamanla kurdukları ilişkiden gelir birazda telaş..

binyıllardır kendisini oluşturan bir mercan resifini neresine iliştirebiliriz ki koşar adım kaygılarımızın..

fakat bu yanlışmıdır.. zamanın ve yanında ufalan^an yaşamın bizi koşturması böyle..

yolunda gitmeyen bir şey var hissi versede, ara ara, kim söyleyebilir bunun yanlış olduğunu..

ve bu sus lar, bu es ler..

nasıl olunur bunlarla..
ve zaten nasıl başka yolu yok..
ve nasıl olunur yine bunlarla.. es.. nasıl olunur.. es.. nasıl olunur.. es..

zaten.. es.. ol.. ur.. es..

bana es'meyi anlatmadı hiç kimse.

es^riğim, dizginler fora...