eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"

Adı Şubat olan bu şiirde kalbim u z u n b i r n e h i r gibi ağrıyor. İnat yumağım çözüldü. Sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan çukurumu alıyorum. Benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy...


Birhan Keskin



"Bir gün kabalık edersem;


habersiz çekip gidersem,

yalnızlığım sana emanet..

Çiçeklerimiz solmasın,


artık kaybetmek olmasın,

Anılardan, baharlardan tüket.. "



"Sitem etme! Haberi yok dağların.."*


İnsan, hep kendine oynayan bir pandomim mi? Ne kalır kendinden geriye, tüm bu olan biteni çıkarsan içinden, kendinin ne kadarını tanırsın aynalarda? İnsan hep kendinden kaçan bir tutsak mı, hep kendine yakalanan bir esir mi insan? Canım insan, yalnız insan, güzel insan.


"yalnız insan merdivendir
hiç bir yere ulaşmayan.."


Ah insan olan yerlerim, insanlığından kuşkulandıklarım, ama insan nedir ki diye diye insansız kaldıklarım, insan insan insan..


[Ben seni in sandım; içine girip korunabileceğim, sığınabileceğim, ısınabileceğim bir in-sandım.]



Al işte gene düğmelerini iliklediler, fermuarlarını çektiler, gözlerini kısıp, maroken koltuğun insanın içinden bir sürü hayvanlık geçmesine sebep o rahatlığına yaslandılar.
bana bakıyorlar. ben onlara bakıyorum. oldukça geometrik bir kepazeliğin şekli hayatı birbirine karışmış kenarlarından birbirimize bakıyoruz. bir sürü göz, bir sürü kaynayan kazan. hakikatin topuklarıyla meşakkatin kürekleri çarpışıyormuş gibi hoplayıp sıçrayarak mütemadiyen fokurdayan, kıyamet gibi bir sürü delik. kırpışıp duran binlerce delilik.
çölün saçlarını geriye doğru tarayan bir rüzgar, uçuşan kumların havalandırdığı iz...

bir ayrılık neresinden kopabilir ? ya da kanaya kanaya bir iz bırakarak kendinde, kapılıp gider mi
cehennem gibi bir yazın çiçekli yorganına?
ya ben, burada bu anda, hemen ölebilir miyim?
iz in verilir mi buna?