eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"


iki kişinin geçtiği, yol değildir. o; yalınayak bir şeydir, yalpalayarak... misal, "yollar artık iki kişinin geçemeyeceği kadar dar" (ismet özel)derse üstad; yolunur saçları titrek adımların, ismi okunmaz artık nikah pabuçlarında hiç bir evde kalmış umudun... oysa, nikah dairelerinin çatıları da birbirine benzer, en az iki kişi kadar. dairenin çevresinin çapına oranı pi'li bitmiş öykülere eşitlenir, o dakka vurulur çatıdaki leylek yavrusu, sonra leyleklerin getirdiği bir "merhaba" ya vurulur uçurtmalar; yazgıya selam ile...bak o uzun, o sinsi kuyruğunu ne sayısı soktu bir şiire? tanrısal arkimedes* (arşimet)değerin sarsılmaz. kim bu ulu bilginin erer çapına da şaşmaz? anla, sen, ben gölgeyiz, bir ne devadır derdimize..?


iki kişinin duyduğu, ses değildir. o; titreşimli bir şeydir, sendeleyerek... misal,
"sesime ses değse; çığlık oluyor" derse onurlu biri, bulut olmak ister deli gönül, yağmur kaçağı olmayagörsün o kertede...yağmur olmak gözgürültüm; " sana yağmur diyorum; ıslaklığım bundan. yağ da ıslanalım, ıslanalım ama uslanmayalım" cümlesi sosyal mesaj içermez mesela, tensel, tinsel mesaj? belki...


iki kişinin gördüğü, rüya değildir. o; körkütük bir şeydir; kekeleyerek... "yoksa keke, sen mi geldin?" diye de ünlenir mesela düşte bir şey; oyuncakları yakılır bir çocuğun; dere kenarında babasının ölümüne bedellenir ıslak bir bez bebek...
mosmor kesilir sonra hayat; kaskatı... ve eflatun diye bir renk var evet; morun kanaması...


iki kişinin kaçtığı, firar değildir. o; bozbulanık bir şeydir; tökezleyerek... "bu geceye firar" olmak gecenin tam da ortasına ihbar eder geçmişi, ya da geleceğine ipotek koyar suça yazgılıların. "barudi" der mesela biri, "ben senin hayata karşı işlenmiş bütün suçlarındaki kaza süsünüm; ifademe el ver!"



iki kişinin taptığı, kul değildir. o; zehir zemberek bir şeydir; zikrederek...değil mi ki tanrı meşruiyetini kulundan alır, o zaman "şahit ol ya rab!" diyenlerin iki kişiden az olmaması yeterlidir. gün'aha davet ederse adem'den kalan bir azap, yasak meyveye durur dallar, ki gelen bahar erkendir çokça; erken açan çiçeklere kalır donduran güneşin vebali...


İki kişinin yandığı, çöl değildir. o; sergüzeşt bir şeydir; sereserpe...çünkü senin ateş dediğin şey bir dîvan şairi için "nar"dır. Isınmak için yaklaşman, yanmamak için uzaklaşman gerekir. "Ateş-i aşk" tamlaması yarı Türkçe yarı Arapça öyle kevaşe melez bir şeydir ve hikayedir. İsimleri birbirine benzeyen dîvan şairlerine söversin.

"biraz kül, biraz duman..." diye de harflendirirsin hikayeni, sonra ikiden yüzlerce çok kişi der ki;

"hangi düş yaralanır gerçekle
hangi dal incinir yeşilinden
gel duman gizlesin yüzümüzü
bir sigara ver bana"


iki kişinin içtiği; tozduman!... depremler olur beyninde; ya da henüz tanımlayamadığın hazzın eklem yerlerinde... içinde intihar korkusu...içinde intihar...içinde...iç...

2 üvercinka:

intihar korkusu ne hoş, ne garip..

içinde kaç var..

kendini karaya vuran balinalar, yunuslar geliyor aklıma. yok yok insan olmaktan vazgeçmeli...

içim... endless.

sonum yok benim...