eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"

yalan; sıcak yarada kezzap, beyin zarında sülük, ayna aksinde tokat..



en yağmur yerinden ıslatmak gözdiplerini, en güneş yerinden açtırmak gözkuşağını; çoğu zaman iklimdışı ikilemlere yol olmak, seçim yapmak, a ile b arasında, alfabenin otuzuncu harfini bulamamak, harfsiz kalmak sonra, hecesiz, tümcesiz, kaskatı kesilmek..niye söylenir yalan, nerelerinden kesilir bir damar; kan geçiti olmaya ramak, tünel olmaya ırmak kaldığı yerde, kara görünmüşken üstelik, etraf karaya kesmişken, hangi kalemin sivri s'uçlu mürekkebi; bunca harfsizlikte hangi harfleri bir araya getirir de kırmızıya keser ortalık, kanardamar olur;





öyledir ki ve gerçektir, herkesin geçerli bir nedeni vardır, ya da bir nedeni yoktur yalnızca öpmüştür, ya da iki yol vardır, hangisini seçsindir, ya da işte düştür; düsturundan sual olunmaz, görünmez hokkayla yazılan yazılar vardır bir de, alından, morundan, güzünden baharından ömür biçilen, işte o defterin silgi tanımaz karasından bilinir yalanın rengi; "mecburen"dir, "mecburiyetten"dir, öyle olmak zorundadır ya da öyledir ve gerçektir işte; en yalan yerinden gerçektir bu zorundalık, gerçeğin güzkarasıdır nihayetinde..




yağmurlar yağıyordur sonra hâla, mazgallara çocuk ayakları sıkışıyordur, köpekler hâla havlıyordur, yalanı, yarını olmayan bir dilde kediler ve kitaplar konuşuyordur aslında, ama yalanın hükümranlığı gerçeğin azınlığına dokunup durdukça, tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu o "sınır" bölgesine ayak basıp durdukça, "yandın!" diye atılıyorsundur oyunun dışına, -farkında olmak sızın-.. ^




yalan; sınır çizgisinde mayın, fareli köyde kaval, af dağında masal; kurtuluşun eskizi, kara kalemi renksizliğin..



{-dün gece bileklerim kesikti sevgilim, ç'alışamadım..}


kaybettim

şarkımı


bulan


yok..



(notaları kurşunlanmış bir şarkıdır yalnızlık..?)

şugökvaryaşugökbirdenüstümeçöküyor


"Biz

bu dünyadan


değil miydik..?"



geldim.. gittim.. öldüm kaldım gezdim gördüm durdum duruldum.. durdum. durdum.

çok kanadım çok yandım çok yanıldım çok sandım çok azaldım çok çoğaldım çok anladım çok aradım çok buldum hiç bulamadım.. bulamadım.

hep denedim.. hep yenildim.. yine denedim, yine yenildim, daha iyi yenildim.


"saadetinden de geçtik, ümidine razıydık
hiç birini bulamadık, hiç birini bulamadık.."


tırnaklarımı geçirdim ulan, kanırta kanırta kendimi, canımdan can koparta koparta, içimden zehirler geçirte geçirte, tırnaklarımı geçirdim bu bok çukuruna, bu çıfıt çarşısına, bu evsiz kediler sokağı'na bu elden düşme hayatlar, bu işi bitmişler yuvası'na, bu çivisi çıkmış'a bu "ölüdeniz"e..


sessizliği fırtına öncesiyle bir, usluluğu kıyamet alameti sayılabilecek bir çocuğun saatinden duvara yansıyan bir ışık. sadece ışık değil, takatsizliğine 6 taksitle borçlanmış bir devinim bu: bir aşağı, bir yukarı, bir sağ, bir sol, ama en çok kuzeybatı-güneydoğu istikametinde çırpınışlar…


"kendimize hüzünler icat ettik,
avunamadık.."


tüm bu gel-git lerden sonra, kendimi koyacak bir yer bulayım diye en çok, işe başladım ben, plaza insanıyım hatta; nur topu gibi pazartesi sendromlarım, sıkıcı mesailerim, aybaşı beklemelerim, kabus gibi trafik şikayetlerim, yollarım yokuşlarım sokak köpeklerim evsiz kedilerim yeşil ışıklarım akbillerim istanbullarım köprülerim camilerim dilencilerim vapurlarım martılarım martılarım martılarım var benim artık..





amma ve lakin; şu içimdeki sancıya, şu dönen dönenen kara saplı bıçağa çare bulamıyorum, göğüs kafesimin üstünde bi' hançer sızısı sanki hep; bir ağlama isteği ama ağlayamama, bir eli kolu bağlılık, bir "ee şimdi nolucak" hali, bir "bu mudur" sızlanması hep, bir boşluk bir duman bir gölge bir güneş..





bir türlü huzur bulamamış, bedenime yerini tam oturtamamış ruhum, aynı senkron kayması ile sarsılıp duruyor yine, hani bir başkasının gözlüğünü takmışsın da bulanık görüyormuşsun gibi, hani puzzle ın bir parçası hep eksik gibi, hani "işte tam şimdi oldu" derken yanlış halkaya yanlış zinciri iliştirmek gibi, saatini kaybetmiş zamanlar gibi, gücüme giden her şey ve cevapsız tüm sorular gibi..

içime içime yağan tüm yağmurları bir bulutta toplayıp, gökkuşağının başladığı yerden, yıldızların kaydığı yerlere varıncaya, bir dilek tutumu, bir kol açımı uzaklıkta kırlara yağdıracağım günler de gelecek, gelecek mi cnprcm..?



"handan hamamdan geçtik,

gün ışığındaki hissemize razıydık.."