eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"


bird:
lady?

lady:
yes bird?

bird:
it's cold.

lady:
I know.

lady:
bird...
I cannot see a thing.

bird:
it's all in your mind.

' öfke gider..
diğer her şeyden önce..

en çabuk öfke gider..
ne kadar görkemli yıkıp yakmış ise o denli çabuk gider..

fakat o gittiğinde, belki de o nun oluşmasına neden olan, esas büyük dert kalır ki bu bir büyük acı dır ya da bir büyük utanç..

o gittiğin de kalan bir utanç ise şayet, bu çok zor..

fakat bir acı ise yine sözkonusu kalan, o zaman bir şans daha var demektir..

o acı dır ki pek azına da olsa bir yol gösterir.. yeterince sindirildikten sonra..

evet kimse kolay olacağını söylemedi..

ama kim kolay olacağını düşündü ki..

öfke gider..

sonra bir şey kalır geride.. '



"Yaz kızım" dedi. Yaz uzun uzun. Nasıl olur da görmediğin bir dostun tek soruyla kesiverir ipin düğüm olan yerini? Nasıl olur da sen bu kadar sahile vurmuşken hayat mükellef bir rakı sofrası kurar batan güneşin manzarasına karşı tek kişilik sırf senin için? Senin pilav yemeye hacetin yokken nasıl olur da gümüş takımlarla bezeli kraliyet tabaklarında yemekler servis edilir önüne? Dokuz sekizlik ritmle devam ediyorken hayat nasıl olur da sen böyle hicran hicran?

Yok cevaplarım. Sorularımın da sonu geliyor yavaş yavaş. Zaman dilimlerinin yılları arttıkça aman ne kadar kısa bir süre yahu demek de neyin nesi? Nereye kaçtı tüm o güzel romanlar? Kim toplar kaldırımlara saçılan bu cümleleri?

 Keşke zamanı geri alabilseydim. Çok değil. Biraz. Cahilce elime makası alıp girişmezdim dallara. Kötü budanınca bir daha açmıyormuş çiçekler.

Utanmak, üzülmek ve umutlanmak bir kılıçlarını, bir kadehlerini tokuşturuyorlar içimde...

-şugökvaryaşugökbirdenüstümeçöküyor-