eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"


"Bir varmış, bir yokmuş. Kul, darıdan çokmuş… Çok demesi günahmış..."


Biz, homo sapiensler, kuşlar gibi olmak isteriz muntazaman... Onların çoktan seçmeli mideleri var sonuçta. Onlara özenir, akabinde bezeniriz. Hem uçuyor da çoğu ne güzel, oha yahu, deriz."Tek yönlü emniyet subaplarımız var, hem sıcakkanlıyız" diye geçiniriz, öylesine büyük ki sevgimiz. Yavrularımıza ilgi gösteririz, hatta abartıp cami avlusuna bırakırız onları lalettayin. Böyleyiz biz, işinize gelirse.Baş ucu hikayemiz "Aşk ve Ayak Parmakları"dır bazen. Martı Jonathan Livingston'u da tanırız; ama onun gibi olmayı pek istemeyiz. Vapurların tepesinde dolaşır ve rastgele birisinin jöleli başına s.çıp kaçıveririz. Biz buna sevgi adını koyarız, hatta b.kunu çıkarıp aşk dediğimiz bile olur. Ömrümüz böyle geçer, hiçbir şey anlamayız. Tam bir bölü iki kuş beyinliyiz. Beynimizin geri kalan bir bölü ikisiyle pazara gideriz, bir tavuk alırız.Sevgiyi bulunca, gagasından veya tüyünden tutmak yerine gül incinmesin diye bülbül olup şakırız. Halbuki biz sizin bildiğiniz romantiklerden değiliz. Biz papatya aşığıyız. Gözlerimiz beynimizden büyüktür. O yüzden başımızı kumun altına sokarız. Biz buna eflatunilik deriz. Bazen de zümrüdüanka olup küllerimizden doğmayı bekleriz. Olmadı yine bekleriz. Bazen de hayat, ağzımızın orta yerine eder -burayı bipleriz- ve bizi bir avcının(maşuğun) ellerine bırakıverir. O zaman serçe oluruz, yüreğimiz dakikada 460 kez çarpar. Minik olan türlerine Sezen Aksu denir. Romanda ise bizim gibilere Çalıkuşu... Helecanımız yağmurun derinlerden çıkardığı toprak kokusuna karışır. Ah, ne de güzeldir! Adımız Nil Karaibrahimgil olmasa da biz ona resmen ***edit'ion:

modern zamanlarda aşk

dibdidududu mudur?

bu mudur?

nefesler tutulmuş mudur?

atmosferde aşk yok mudur?


(by indis-luinwe)

2 üvercinka:

niye yazmıyor acaba..

Tam bir bölü iki kuş beyinliyiz.

:D

güzel yazmışsın ;)

ama bu şablonu değiştir lütfen, okuma yı güçleştiriyor!

iyi geceler, sevgiler...