eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"

bir başka mekandan bildiriyorum şu güzel cumartesi gününde, bir kafeden yazıyorum bunları, bir başka yerde olsam hayalini kuracağım türden bir kafe; hani o yazarların gidip saatlerce oturduğu, tasvir ede ede bitiremediği türden; loş bir mekan, iyi müzik, envai çeşit kahve, çikolata, ve tabii alkol de var, tam da hayalini kurduğum cinsten; zaten ben nerde değilsem oranın hayalini, ben nerdeysem gurbetin başkenti orası, filan.. oturup roman yazılır burda, diyeyim sen anla. sahi, anlar mısın sen, şunları şunları yazıyorum sana desem, ıssızlıklarımızı değiş tokuş etsek? savrulsak bir o yana, bir bu yana; sen bir yana, ben bir yanaaAaAa.. "dalyan" ya; bülen tortaçgil dinliyorum, "dalyanları birbirine katmak orkinosların harcı" diye.. ne de güzel şarkı hakikaten: amaAaAAa, ayrı düşmüşüz yanyanaAaAAa...



hikayeler üstüste yığıldı sevgilim, hikayeler mikado çöpleri gibi, diğerine dokunmadan en üsttekini yazmaya çalışıyorum, insanlar yüzler suretler ingilizceler lehçeler istanbullar onlar bunlar şunlar.. zihnim kolajlamaktan yoruldu, hikayelerimi çekmecelemem lazım, alfabetik sıraya, hikayelerimi boy sırasına, hikayelerimi sağdan say.. bu kadar renge alışkın değilim ben, gözlerim kamaştı gördün mü, gözlerim ekşidi, erik ekşisi damağımda, sulugöz sakız yaşı, gözlerim.. içimde bir değirmen, durmadan geçmişi döven, geçmişim un-ufak, gözlerim soğan sarımsak. -içime toz kaçtı sevgilim.



ama hikayelerim; bi' yerden başlamak gerek, kaç kişi kaldı şimdi-hıh-


mesela ben her sabah kulağımda yalınayaz şarkılar, dışarı çıkarken kapının önünde yeşil bir amca, sapsarı yaprakları süpürüyor oluyor, ama her sabah ve hep aynı biçimde, hep aynı sarı-yeşil resimde.. sapsarı banknotlar halinde birşeylerin bedelini ödüyor doğa; yeşil amca, farz-ı misal adı jacob olsun, o yaprakları öylece süpürürken, ben içimdeki tüm hulusi kentmenleri gözden geçiriyorum, tüm hababam sınıfı olarak bahçede o sapsarı yaprakların ortasındaki sıralarda ders dinliyoruz, mahmut hoca'yı hastanede ziyaret ediyoruz hep birlikte, gözlerimiz bir doluyor bir boşalıyor; gözlerimiz havuz problemi bilirsin, iki musluğu var biri dörtte üçünü dolduruyor, diğeri onda beşini beşeltiyor, gözlerimizin tıpası kaybolmuş, jacob amca süpürmüş yemyeşil bir sarılığa..

"uzaktan bakanıyım denizin, içinde yüzenim denizin; anlatıcısıyım bazı hikayelerin, bazı hikayelerin kahramanı, ama en çok babasıyım helin'in.."

bak arkadaşım bu üç-beş kelime benim amel defterimin en kırmızı yerinde duranlardandır, ben bu üç-beş kelimeyi ömrüm oldukça hatırlarım mesela, biri demişti işte, yazmıştı bi' yerlere, bir baba, bir bir şey işte.. helin olmak istedim sonra ben hep, ben hep sonra..


sahi ya, deniz görmeyeli 1 ay oldu, buradaki göller dereler kesmiyor artık anne, istanbul'u özledim, istanbul'a gitsem başka yerleri; niye böyle anne, niye başım dönüyor?


özlemek; ameliyat sonrası midede unutulan makas, özlemek; ayna kırıkları, özlemek;
sapsarı yapraklardan yap-boz umutları, hepsini birleştirince bil bakalım ne? nem var kuzum, gözüme tuz kaçtı. tam karşımda devasa bir akvaryum var bak, turuncu balıklar var içinde, sen bu yarışta kaçıncı? şimdi; yılmaz odabaşı diye bi' kaptan-ı derya gelse buraya, dese ki; "bir akvaryumu yaşamak bir akvaryumu anlatmaktan kolaydır, işte bu yüzden.." o zaman büyük balık küçük balığa antibiyotik muamelesi yapar mı, kaçan kovalanır mı, uzayda hayat var mı, sen hiç ateşböceği gördün mü diye de kurgulanır mı beyin? o kadar mıdır yani olan biten, serbest-radikal- çağrışımların dna zinciriyle sarmal bir diziliminden mi ibarettir tüm bu kargaşa, bu saçmalıklar arenası, bu histerik bozgunlar, bu kronik roma(n)tizmalar.. o yüzden mi habercisidir yağmurun ya da yağ-mak fiilinden yağmur sözcüğünü nasıl bir organizma türetmiştir, -mur da nedir, mundar olmakla alakası var mıdır? yoksa boşvermek midir kağıdı her zaman yapılan, sonra hayattan koca bi' sıfır alıp oturmak mıdır, boş verip veriştirmek midir sonra anasına avradına algının? diye de soru işaretlerine çengellendik miydi, ironinin ebesiyle çarpışırız bundan gayrı..diye düşünmek midir? ama fazla s'övmemek lazım yine de; balıklar boğulmasın diye..


..sonra birden değişir vurgusu, çekimi , kipleri cümlenin.. 90'a vurulmuş topların karşısı hipotenüs, normal şartlar altında, birbirine komşu mısralarda oturuyoruz biz, hiç balık tutmadım ben mesela, senin cebinde zengin kafiyeler, ve ilk harflerini birleştirince yazamadıklarımızın, hangi gaza sorarsan söyler ama sen uçan bir balondakine sor, yirmiikinoktadört litreyiz, tamı tamına.. su dediğin iki oksijen bir hidrojen, muavin sorar birazdan, isteriz. yanımızdan geçen arabaların bize göre hızını bulmak için, normal şartlar altında, ağır bir trafik kazası geçirmemiz lazım ve sen kulağıma bir fen kitabının en olmadık formülünü söyleyiverirsin, tüm sınavlarımızdan kalırız, ne farkeder? ince kenarlı merceklerden o karanlıktaki yıldızlara bakarız, f/2'sinde durmak gerekir böyle şeylerin, normal şartlar altında. sana söylemiştim, bırak dağınık kalsın diye, şimdi topladığın bu yerde, herşey yerli yerinde, çekmeceler mutlu, gardrop gülümser, eşyalar düzgünce katlanmış bir valizin içinde, alışkın değilim, buz eriyince taşmayan bardağa bakar gibi, şaşırıyorum, iyi ki beni dinlememişsin. giriş, gelişme ve sonuçtan ibaret herşey, normal şartlar altında, girişte paltomuzu bırakırız vestiyere, gelişmede başka bir ülkeden bildirir muhabirler, sonuçta ne kaybedeceğiz? normal şartlar altında, sana bunu günde on defa söylemem gerekir. sahi bugün sana söylemedim sanırım. sonra düşündüm de, gerekir mi?

bak gördün mü, hikayelerim demiştim; çok kalabalık, karışı karışıveriyor böyle anlatmaya kalkışınca, çalakalem..

ne demiştik; hikaye; kanatlarını kıran yazgıya her güz başı martılar uçurmak ve her ikindi patiskadan kanatlar biçmektir kendine.. hikaye budur; sürgün de..

yani anlayacağın; girişi gelişmesi sonucu karıştı hikayemin, insanlar ip cambazı zihnimde, oyunlar, şehirler, trenler, kelimeler dolusu, gel de arka vagonlara atlayalım, "hem görecek ne var ki" diyelim sonra, okyanuslar aşalım, sarılsak üşü..

"..ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim."

0 üvercinka: