eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"


bir yer vardı bir ses..


bir şey vardı bir kim..


çok bir şey oldu..


çok oldu!..


insan metabolizmasında aynı yerden gelen şeyler vardır;(mış) -muğlak olmayan- ve biz, bize kalanı optimum seviyede mutlaklaştırmaya çalışırken, o bulanık gölde, o seyreltik çözeltide, o takma düşlerin konduğu -Yarısı Boş- bardakta bir damla suda okyanus görebilmek adına gözyaşlarını ve gülüşleri yine aynı yere gönderirken, -geldikleri gibi giderler- farkında mıyız ki şişede durduğu gibi durmuyorlar ve bütün med-cezir öykülerinde olduğu gibi, taşınan, taşan her bir şey sürüklendiği mecraya bir şey bırakıyor ve gittiği yere bir şey götürüyor. bu bir tür duygu erozyonu, kalp eşelenmesinden vuku bulan-üzerine dikili yeşil alanın azlığından belki- bir tür sezgi heyelanı; aşındıkça, aşıldıkça yağmurkuşu ölçeğinde kanatlanan güneye, tibet'e...


iç, iç'in hacminin sınırlarını zorladıkça, o bulanık gölde sivri bir taşı-çakıl taşı- sektirmeye çalıştıkça, ellerin kendine yer arayadursun, sen gözlerinden ipotekli bir yağmura bulut olmaya koyulmuşken, yüzü yağmurun her renginden korkan bir palyaçonun üzerine yağdıkça..


yani diyorum ki; bir ses, bir sese sesilya'da demiş ki, gel beraber bir "session" açalım, beriki "tamam" demiş, seslendiğin yerde olacağım; duymamış sessiz eller, hiç kimse bilmemiş...


"kalplerimiz çok temiz, çünkü pek kullanmayız"...


kirlet kalbimi ey kan; dolaş dur damarlarımda or'dan ora'ya.. kalbim kırmızı bak turnusol kağıdım; maviye dönüşüm, sesinden mürekkep...


gerisi vesaire...




0 üvercinka: