eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"

Eki
21


bir yer vardı bir ses..


bir şey vardı bir kim..


çok bir şey oldu..


çok oldu!..


insan metabolizmasında aynı yerden gelen şeyler vardır;(mış) -muğlak olmayan- ve biz, bize kalanı optimum seviyede mutlaklaştırmaya çalışırken, o bulanık gölde, o seyreltik çözeltide, o takma düşlerin konduğu -Yarısı Boş- bardakta bir damla suda okyanus görebilmek adına gözyaşlarını ve gülüşleri yine aynı yere gönderirken, -geldikleri gibi giderler- farkında mıyız ki şişede durduğu gibi durmuyorlar ve bütün med-cezir öykülerinde olduğu gibi, taşınan, taşan her bir şey sürüklendiği mecraya bir şey bırakıyor ve gittiği yere bir şey götürüyor. bu bir tür duygu erozyonu, kalp eşelenmesinden vuku bulan-üzerine dikili yeşil alanın azlığından belki- bir tür sezgi heyelanı; aşındıkça, aşıldıkça yağmurkuşu ölçeğinde kanatlanan güneye, tibet'e...


iç, iç'in hacminin sınırlarını zorladıkça, o bulanık gölde sivri bir taşı-çakıl taşı- sektirmeye çalıştıkça, ellerin kendine yer arayadursun, sen gözlerinden ipotekli bir yağmura bulut olmaya koyulmuşken, yüzü yağmurun her renginden korkan bir palyaçonun üzerine yağdıkça..


yani diyorum ki; bir ses, bir sese sesilya'da demiş ki, gel beraber bir "session" açalım, beriki "tamam" demiş, seslendiğin yerde olacağım; duymamış sessiz eller, hiç kimse bilmemiş...


"kalplerimiz çok temiz, çünkü pek kullanmayız"...


kirlet kalbimi ey kan; dolaş dur damarlarımda or'dan ora'ya.. kalbim kırmızı bak turnusol kağıdım; maviye dönüşüm, sesinden mürekkep...


gerisi vesaire...




0 üvercinka: