eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"


Şimdi mevsim, oyunun son tiradında perdenin üzerindeki kan lekesinin, -yağmuru hiç dökmeden- böğre saplanan kısık sesli som baharıdır...

Diğerine dönerek "nasıl da hızla uzaklaşıyorlar" diyebilmek kasımıdır.


- özlü sözler ansiklopedisinden dokuma maddesinde, çerçeve andı ya da suistimal perdesi paragrafları. Mutlağa dair olan parçalanmalı diğeri için. Ansiklopedi kapağına çay dökülmeli ve sertliğin kendine gelmesi ile izlemeli muhakkak. Kapalı bir kapının önüne tekrar geldiğinde kendini yumruklasın adam.


- gece tarifesinde bilinmedik bir evin bilinmeyen ışığına koşu taşı, taş. Taş ki kendiğilinden yuvarlanmakta dağdan, dağdan kendiliğinden yuvarlanmakta taş. Diyeceklerinden sıkılsın hazır demişken. Asfalt yağmuru tutana değin iki geçidin biri seçilmeli ve gökyüzüne yuvarlanmalı uçurum, ama daima. Sinopsis akla geldi ve Bernardo'nun eşek kulakları. -"paris'te son tango"-


- çölde çay değil bir önceki; üçlemenin küçük olmayanı hatta. Ahşabın kalıt edilmişi içinde alınırken ve hiç düşünmeden. Hiç düşülmeden yakmak bütün gemileri, karpuz kabuğundan kediler yapmak.-maverick?- Üçerli beşerli içi geçmiş fotoğrafları ve içkinin tek elden dağılımı, tam da şarkılı türkülü yumruda. Kınasız kolsuz bir ağlama düeti. - At yansısı. Tanah okumaları. Şom şarap günlerden..


Düşen gök durdu nihayet, çevresinde böyle hızlı dönerken dökülmekte olan içkiyi yerden silen kuşak; -gök- anladığımdandır, kalım veya dirimdir şurayı tutuşturacak kibrit. Birileri gelip alacak ve sabır taşlanmazlığını gösterecek en ücra yerlerinde gölgenin, ve üstüne akımların verildiği gün-eş çekilince tüm çekingenliğiyle somali kargası. Karılmış bir deste kağıdın içinde didinip duran karga, moloz yığınına uçmuşken dönüverdi geriye; geride derme çatma sehpa, küllerini eşeleyen ve devrilen mantık. "Banklara yatacak banklara, ileriye bakacak hem de!" Diye bağırıyor sümüklü. Hatırı sayılsın diye "kör olsun gözleri" de der şimdi. Ama su nasıl buldu böyle birden bire? Su, nasıl dökülmedi böyle birden bize? Yani avuç içindeki güzel yas'a ve o -diğerine- bozb'ulanık bir garpta, hızla şişerken dünya. Hemen değişecektir bu söküğün dikeni. Tam da haykırılacak yerinde rest! Sıcak sarıların altında biriken kan ve yerinden sökülecek dünya. Tas tamam yırtmış yere indirmiş perdeleri. Unutulmuş düş şenliği geç -üşengeçliği- gelen ağzı dağılmış dişlerin. Ağ var! diye bağırırken 'ses'in, -ah!- pulların sandığına sokulacak! Tiz perdede soluklanan bir bulmacanın notada durakladığı son es! Hayır, saklanacakmış o ses saklanmalıymış, unutkanlığımın şavkına kalmış çünkü divân... Iskalanmış tarih öncesi devasa şerbetlerine ortak olunan gösterilerdir ve anladığıdır, roma sussun biraz. Bu şölende eksik olan şölenin ta kendisi. işte kıstırdım yerdeki böceği!


içi ezildi kalıtımın, içi değiştirilip yerine kolon yası bırakıldı; pergelin tepesinden sarsak bir linç bakıyor ve sırf bakmakla bile yuvarlanıyor aşağıya. -üç yüz altmış beş derecede bir gün olsa idi sesin gerçek-.. Bazı koyulukların keskinliğinde girdap seslerine dair soytarılıklar dönüyor ve yolunu işliyor kan, dokuduğu motiften alamıyor gözlerini. Öyleyse atık sularını şişelere doldurup hayat denilen lağım çukuruna iade etmem an'ın tek başına karar verdiği bir kalabalıktır. Gar kapısına suskunun ilanını yapıştıracak olanlar! Biliniz ki son bir defa raylara bakıp kırık bir kahkaha atmak serbestliğiyle düşünecektir o.. O.. o..


'rahiya ve renk' e mektup;


".. bilirsin, hınca hınç yalnız bıraktık yalnızlık sözcüğünü, "yapa" koyduk başına eza'nın, cefa'nın yanına kÂr kaldı sesin.. sökük pijamalar kasım ayında iade edildi. bu defa dikim evlerine ve terzilere etimi dikmelerini salık vereceğim. saçlarım, iyisi mi hiç bahis açmayalım bu mevzudan zira benim saçlarım seninle ilgilidir. bulutları kayıklara düşürdüm. seyrine doyum olmuyor bu güz; başka güzlerde olmadığı kadar hüzünlenmenin..."


Az kalsın bitiriyordum kuşku ısrarımı. Değişime adanmış farazi bir jonglörün gömleğini ona belli etmeden sıyırıp iliklerini diktim acemilikle, bir yaranın hızla iyileşmesi gibi mürekkep tutmaz bir defterde... Okudum saatlerce ve anladım; yeniden geleceğim demeli insan ve gelmeli de, bir bilgenin açık kalmış gözlerine iyi niyetle bakabilmek için ve nakkaşın hançerini tuğradan ayıran göz işçiliğine incecik küfür olsun diye...

Aslında biliyordum, diye diye...

Aslında bile bile bilmiyordum diye...
Es.. Kaza..

0 üvercinka: