eflatun sufleler...

"bunları yazmakla, çıldırmaktan kurtulunur mu..?"


cevabını bildiğin soruyu sormaktan daha aptalcası, yanıtından korktuğun soruyu sormak değilse nedir? nasılsın gibi, herşey yolunda mı gibi, ya herşey yolunda değilse, bunu bilmek çok mu yüceltecek sanki, ya da iyice alçaltacak mı, bir Candan Erçetin şarkısı mıydı bu saçmalığa dem vuran, şarkıyı da şarkıcıyı da yanlış hatırlama ihtimalim herhangi mantıklı bir cümle kurma ihtimalimden kat be kat fazla, "Kendine iyi bak deme denmez saçma kendime bakarım elbet sen hiç korkma " hah böyle bir şey işte, saçma sapan sorular saçma sapan cümleler, bir şarkı sözü daha ekliyim, malum ben sustum gözlerim ve şarkılar konuşsun günleri, "aklımın iplerini saldım", beyin durdu el yordamıyla yaşıyorum, akıl melekem yerinde olmadığı için yırtar mıyım acaba günahlarımdan, yoksa her koyunun kendi bacağından asılması gibi gidişatım belli mi, nevrotik olmaya bir kedi eksiğim kaldı, ayrıca blogumdaki mesaj kaygısı giderek kaygılandırıyor beni, kaygısızca içimi dökesim var sana blog, fısıldasam da bir sen duysan beni..



23 yaşındayım ve her şeyin sonuna gelmiş gibi hissediyorum, öyle..

5 üvercinka:

her insanın herşeyin sonuna geldiği an olur bazen.ne bileyim daha fazla düşünmek bile istemezsin , gecelerini , uykularını düşünerek geçirmişken üstelik. kendin dışındaki herşeyi düşünmek kıymık kıymık batıyorken beynine yinede yılarsın. hani herşeyin sonuna gelmiş gibi hissediyorum demişsin ya. birinin dikkatimi çekmesiyle cem yılmazın acuna katıldığı gün adına katıldığı küçük kız belki hayatın en büyük dersini verdi bana. hep hayıflandım 2 aydır. hayatımın en kötü 2 ayıydı belki. dostlarımın işten atılması, arkadaşlarımın babalarının ve annelerinin ölmeleri hep aynı döneme geldi.bir sürü aksilikler. sonra o programda hasta olan o küçük kızın , beş kuruş parasız bir şekilde , çaresizliğe hapsolmuşken , öleceğinin farkındayken ve hatta saçları yokken , ki bilirsin bir kız için saç nedemektir , gülümseyebiliyordu. yaşama isteği vardı bir şekilde. demekki dedim herşeyin sonu denilen noktaya gelmemişim ben. insan dahasını görmeden en e ulaştığını zannediyor dönem dönem. ilginç bir şekilde , ısrarla hatta inat olsun diye sabahları erken kalkıyorum ben , ki hiç sevmem erken kalkmayı. uyumak kadar güzel birşey yok benim için. sırf daha yeni başlıyorum demek için belki , belki mecburiyetten. o yüzden belki şehre nazım gelir , güzel bir ortam olur anılarda ... gülümse...

belki şehre bir film gelir..?

diyeceğim ama "kendimizi atacak bir köprü bile yok" şehrindeyim yine; istanbul'dan da ırak, gerisingri..

iç acılarımızın toplamından hayat çıkarmaya uğraşıyoruz baksana; bir ke(n)dim bile yok;

anlıyor musun..?

ama en azından iç acılarımızın toplamının hayat olduğunun farkındayız. kendimizi asacak bir köprü bile olmasın zaten , sonunda o köprüye karşı oturup şarap yudumlamak da var. şimdilik köprüsü olmayan şehri bir köprü olarak kullan gelmek için.

anlıyorsun değil mi ...

"Ben Yusuf.Otuz beş yaşındayım. Daha hiç bir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. Ama kenarındayım bu kesin. Hem de en kenarındayım"

Yedi tepe istanbulun yusufu böyle diyordu. Sizin sevdiğiniz birileri de "umut işkenceyi uzatır" demiş.

yusuf'u kaybettim..