Adı Şubat olan bu şiirde kalbim u z u n b i r n e h i r gibi ağrıyor. İnat yumağım çözüldü. Sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan çukurumu alıyorum. Benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy...
Birhan Keskin
Hakkımda
- Melusiné
- Bir 'mayıs sıkıntısı'nda gelir dünyaya, kıyısı yosun tutmuş bir liman şehrinde büyür, siyah yaşar, siyaha kanar, siyaha çalar günleri.. Edebiyat ve okumak en büyük tutkusudur; Kafka, Nietzsche, Küçük İskender, Umay Umay, aynada silüetini gördüğü ex tanrılarıdır, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Oruç Aruoba, Oğuz Atay, Bilge Karasu, İlhan Berk, İsmet Özel, Rimbaud, Rilke, Bukowski, Roland Barthes, E.M. Cioran, Murathan Mungan, Yılmaz Odabaşı, Özdemir Asaf, Atilla İlhan, Ahmet Telli, Lale Müldür, İnci Aral, Elif Şafak vs..ise yalancı peygamberleri... Gök'yüzüne kezzap atıldığı için yara izi sayar bulutları, güneşeyse yatsıya kadar yanan mum ışığı muamelesi yapar; ay,yalnızca dünyanın uydu'rmasıdır ona göre.. Vaktini en çok okuyarak, müzik dinleyerek, pencereden dışarı bakarken kendini yakalayarak ve hayattan kaçamayarak geçirir. Sık sık kendinin peşine düşer, kalbinin izine, ama çoğunlukla eylül'ün bıraktığı yerdedir. Şimdilik bir müsveddedir aslını arayan, döner durur içine kanar...
dancemetotheendoflove
lüzumsuzsa söndür
"Hani, yana yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama, pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı- bir alev elde edersin ya - onun gibi işte..."
Oruç Aruoba
Oruç Aruoba
!->
Kala'Balık..
say^aç
günebakan..
Blogger tarafından desteklenmektedir.
"Sitem etme! Haberi yok dağların.."*
İnsan, hep kendine oynayan bir pandomim mi? Ne kalır kendinden geriye, tüm bu olan biteni çıkarsan içinden, kendinin ne kadarını tanırsın aynalarda? İnsan hep kendinden kaçan bir tutsak mı, hep kendine yakalanan bir esir mi insan? Canım insan, yalnız insan, güzel insan.
"yalnız insan merdivendir
hiç bir yere ulaşmayan.."
Ah insan olan yerlerim, insanlığından kuşkulandıklarım, ama insan nedir ki diye diye insansız kaldıklarım, insan insan insan..
[Ben seni in sandım; içine girip korunabileceğim, sığınabileceğim, ısınabileceğim bir in-sandım.]
Al işte gene düğmelerini iliklediler, fermuarlarını çektiler, gözlerini kısıp, maroken koltuğun insanın içinden bir sürü hayvanlık geçmesine sebep o rahatlığına yaslandılar.
bana bakıyorlar. ben onlara bakıyorum. oldukça geometrik bir kepazeliğin şekli hayatı birbirine karışmış kenarlarından birbirimize bakıyoruz. bir sürü göz, bir sürü kaynayan kazan. hakikatin topuklarıyla meşakkatin kürekleri çarpışıyormuş gibi hoplayıp sıçrayarak mütemadiyen fokurdayan, kıyamet gibi bir sürü delik. kırpışıp duran binlerce delilik.
çölün saçlarını geriye doğru tarayan bir rüzgar, uçuşan kumların havalandırdığı iz...
bir ayrılık neresinden kopabilir ? ya da kanaya kanaya bir iz bırakarak kendinde, kapılıp gider mi
cehennem gibi bir yazın çiçekli yorganına?
ya ben, burada bu anda, hemen ölebilir miyim?
iz in verilir mi buna?
bana bakıyorlar. ben onlara bakıyorum. oldukça geometrik bir kepazeliğin şekli hayatı birbirine karışmış kenarlarından birbirimize bakıyoruz. bir sürü göz, bir sürü kaynayan kazan. hakikatin topuklarıyla meşakkatin kürekleri çarpışıyormuş gibi hoplayıp sıçrayarak mütemadiyen fokurdayan, kıyamet gibi bir sürü delik. kırpışıp duran binlerce delilik.
çölün saçlarını geriye doğru tarayan bir rüzgar, uçuşan kumların havalandırdığı iz...
bir ayrılık neresinden kopabilir ? ya da kanaya kanaya bir iz bırakarak kendinde, kapılıp gider mi
cehennem gibi bir yazın çiçekli yorganına?
ya ben, burada bu anda, hemen ölebilir miyim?
iz in verilir mi buna?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)